Kayıtlar

SAY SAATİ

Resim
  Dünyanın en acı kahvesi. Bir buluşma günü say saati. Ölsem unutmam. Bardağını ellerimle parça parça ettim, bir parçası elimi kesti belli etmedim. Zehrin ta kendisiydi kuşkusuz ki acıtıyordu her katresi. Suskunluğumuzu yarıştırıyorduk karşılıklı. Bana memleketim kadar soğuk, memleketim kadar uzaktı. Kalbi bir türlü ısınmıyordu. Isınmıyordu elleri üşüyordu. Paltosunun samimiyetsizliğine uzandı. Gitmiyorum korkma dedi üşüdüm biraz. En büyük korkumun ne olduğunu biliyordu.  

RİA’NIN GİDİŞİ ÜZERİNEDİR

Resim
    Ria gurbetimde yeni bir gurbet oldu Seziyordum Ria’nın zamanla küçülüp yok olacağını O son bakışım ondandı Ona öyle bir baktım ki Gözüm yanana kadar baktım İşte Ria’ nın hikayesi bir bakıştan ibaretti Ne varsa içimde benliğime dair artık kordandı Gözümü kapayıp açtım Ria artık yol oldu Yollar biterdi gurbet sıla olurdu Ama Ria olsa olsa hayal olurdu Gecenin ilk adımında Ria yağmur oldu Bozkırın derdini taşıyan gönlüme yağdı Ruhum ırmaklar gibi taştı boz bulanık sel oldu Bazen Re genelde Si Sol oldu Şimdi Ria yoklama listesinde satır oldu Satırlar da onsuz geçen günler gibi solgun ve bomboştu Balık gibi bi haber yaşadım ondan onun olduğu günleri Ve Ria deniz oldu (Cevher Dergisi  Sayı 2/2022 İstanbul)                  

İHMALLER VE İHTİMALLER

Resim
  bunun gibi kaç tanesini cebinden çıkardı kim bilir daha ne vardı ne yoktu kim bilir cebinden çıkana sarıldı cebinden çıkan da ona yaklaştı bir şeyler fısıldadı tuttu sebepsiz gemileri yaktı kırgınlıklarını buruşturdu attı birer birer yangına onulmayan bir yanını ihmalleri ve ihtimalleri de ne kalmıştı geriye işte tamda bunu sordu sözleri tüttü adamın burnundan soluyordu parmakları bir bir kısaldı öylece baktı biri yer biri bakar biri gök adam üçü arasında gitti geldi yoruldu gözlerini dürdü dört açtı gözlerini kirpikleri küldü dizlerine döküldü durdu haline güldü hali paslı kilitten beterdi bir türlü açılmıyordu adam adamdı derdi büyüktü omuzları küçük

TÜLBENT

Resim
  Gittin Saçlarım hiç bu kadar dağılmamıştı Sulardaki aksim ayıplıyordu halimi  Gittin Ekimdi sakallarım üşüyordu  Parmaklarım kanıyordu ocağa  Kime baksam sana benziyordu  Sen vedalara benziyordun  Sırlı bir zikir dilimde yeşeriyordu  Kalbime kök salıyordu dört koldan  Kar yağıyordu aralıksız  Kapatarak bütün yolları  Haftalar geçiyor Sabahlar bir türlü gelmiyordu  Gittin Gemiler gelmeden gidiyordu  Ağaçlar yeşermeden kuruyordu  Kuruyordu kalbim apansız bir kış güneşinde  Gittin Benden değil  Özülkenden uzağa Kaldı kirpiklerimde gül oyalı bir tülbent

ŞÜPHELER OTOGARI

Resim
Hani o yanılma hissi O düşünce kırılmayan bardak Ansızın havalanması perdenin Bir bahar günü şadırvandan Uçuşan kuşlar gibi kalbim Hani o bej rengi palto Yakası geniş sol omzu düşük Bir paltonun gölgesinin en büyük korkum olacağını Bilemezdim, bilemezdik Hani o acı kahve O içerken dudaklarımın titreştiği Hani kırkların pişirdiği Hani o sarı Mercedes O sarı yazma, al yazma, kara yazı Hani beklediğin oydu, şüpheler otogarında Öyleyse neden indin ilk durakta (Aydos Sanat Edebiyat Dergisi Sayı 30/2022 İstanbul)

BIÇAK

Resim
Kalbin ufalanır zamanın kumdan elleri arasında Dişi örümceğin damarlarında uyursun Solumak yetisini kaybedersin gecenin yarısında aniden Uyanırsın yastığında asılsız düşlerinin ölüsü   Senin ruhuna çıkar şehrin tüm karanlık sokakları Hüznün kalesini kuşatır güzel bir elin tuttuğu bıçak Kerbelayı kan eden o bıçak işte bu bıçak Ölüme heves edince kenara itersin hayal kurmayı   Sessiz titremedir tutar alnından soğuk terdir döktüğün Bakarsın gemiler hep gelir hep gider ve kalır limanda Bu kahkahayla gülen kalabalıklarsa kimdir gözyaşlarını saklayarak ağlayan tenhada Gözünü yumarsın içinde deniz hıçkırıklarla boğulur   (Aydos Sanat Edebiyat Dergisi Sayı 29/2022 İstanbul)